25 Mart 2013 Pazartesi

Lizbon kararında bir şehir


Lizbon’a vardığımızdan beri bu kenti bazen grup olarak bazen bireysel olarak keşfetmeye çalışıyoruz. Ancak birçok kez bu keşiflerimiz havanın yağışlı olması dolayısıyla kısa sürse de keyfini çıkartmaya çalışıyoruz.

Lizbon’un değişken ama çoğu zaman soğuk bir havası var. Soğuk dediğimiz öyle kar soğuğu değil ama esen okyanus rüzgârları güneşli havada bile sizi üşütmeye yetiyor. Sabahları genelde bulutlu olan hava öğlen güneşli ve sıcak bir hale dönüşüyor. Güneşin batmasıyla da hava soğuyor. Kısa aralıklarla yağmur yağıyor. Yavaş başlayan yağmur birden hızlanıyor sonra tekrar yavaşlayıp bitiyor. Yağmur yağdığı zaman altyapının yeterli olmasından su birikintileri veya taşkınlara rastlamıyoruz. Ama kaldırımlardaki irili ufaklı çukurlarda su birikintilerine rastlıyoruz.

Lizbon’da yollar geniş ve bir meydandan diğerine bağlanan şekilde dizayn edilmiş. Kaldırımlar ve yaya yolları ise kentin yaya dostu olarak tasarlandığını gösteriyor. Zaten yaya geçidi çizgilerinin olduğu yerlerde yol önceliği yayalara verilmiş.

Lizbon’da daha öncede belirttiğimiz gibi ulaşım diye bir problem yok. Yollar geniş ve trafik mesai çıkışlarında yoğun olsa da her zaman akışkan görünüyor. Trafik yoğunluğu ve bir de üstüne korna sesi görmek neredeyse imkânsız. Buraya geldiğimizden beri duyduğumuz korna sesi 10’u bulmamıştır. Korna çalmıyor kimse. Yolda giderken arabanın biri yayaya yol vermek için ya da başka nedenlerden duruyor, arkasına 10 dk içinde 5 araba duruyor ama kimse korna çalmıyor, bekliyor.

Böyle bir tavır olunca haliyle herkes sakin oluyor, stresli durumlar ortaya çıkmıyor.

Toplu taşımada ise 4 farklı hattı olan metro, metronun uzantısı bizdeki banliyö trenleri benzeri trenler ve bir çok otobüs bir yere gitmeniz için yeterince imkan sağlıyor. Ayrıca bizim Beyoğlu’ndaki nostaljik tramvayların aynısından oluşan bir çok tramvay da dar sokaklarda bile toplu taşımadan yararlanmanızı sağlıyor.

Metroyu kullanırken unutulmaması gereken bir kural var: Metroya ister tek binişlik kartla ister sınırsız kartla binin, çıkışları da bindiğiniz kartlarla yapıyorsunuz. Yani tek binişlik kartınızı sakın atmayın çıkarken de kartı okutmanız gerekiyor ki kapıda kalmayın.

Yapmanız gereken bir şehir haritası almak ve gitmek istediğiniz yere giden metro, otobüs ve tramvay hatlarına bakmak. Ek olarak Lizbon’da taksiler de çok ucuz. Şoförlerinin birçoğu İngilizce bilmiyor ama zaten gideceğiniz yeri söylediğinizde sizi oraya götürüyorlar ve bunun bedeli 6-7 €’yu geçmiyor.

Lizbon iki ulaşım bölgesine bölünmüş (zone), 1. Zone’da Lizbon’un merkezi semtleri yer alıyor ve burada toplu taşıma kartınızla dolaşabiliyorsunuz. Şehir genişledikçe raylı sistemler azalıyor ve otobüsleri kullanmanız gerekebiliyor. Ayrıca 1. Zone’dan bindiğiniz bir trenin 2. Zone’daki durağında indiğinizde geri dönmeniz için ayrı bir bilet almanız gerekebiliyor. Ancak endişelenecek bir şey yok. Havaalanı’nın bile 1. Zone’da olduğunu söylersek her halde 1. Zone’un genişliğini anlayabilirsiniz.

Genelde Lizbon 1. Zone’da diyebiliriz.

2 Milyon nüfusuyla Lizbon kararında bir şehir. Ne çok fazla büyük ve iddialı ne de küçük ve mütevazı. Tam kararında. Burada bir büyükşehirde yaşayıp, küçük şehir sakinliğini bulabilirsiniz. Hem çok fazla eğlenip dağıtabilirsiniz hem de kafanızı dinleyip küçük yürüyüşler yapabilirsiniz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder