Balıkesir’den başlayan yolculuk, yaklaşık 20 saat sonra
Lizbon havaalanında bitti. Bu sürede Portekiz grubu birçok sürprizle
karşılaştı. Öncelikle havaalanı kontrolleri sırasında kemerlerin çıkarılması
ise ekibi en çok canından bezdiren durumdu.
Kamil Koç otobüsüne saat 20’de binen ekip, İstanbul
Esenler’e ise saat gece yarısı 3’te vardı. Otobüs firmasının grubumuza özel
olmasa da hazır beklettiği Atatürk Havaalanı servisine geçen Protekiz Ekibi,
yaklaşık yarım saat süren bir yolculuktan sonra Havaalanına ulaştı.
Dış hatlar terminalinin önünde servisten indikten sonra kısa
bir planlamanın ardından ilk önce ekipteki bazı arkadaşların bagajlarındaki
kilo problemini, daha hafif bagajlara eşyaların dağıtılmasıyla çözümlenmeye
çalışıldı. Türkiye’den götürülen tanıtım materyalleri ve hediyeler yanında
Lizbon’da bulamayacağı düşünülen bazı yiyecek maddeleri de aynı yöntemle
bagajlara dağıtıldı.
Lizbon yolculuğumuz biraz uzun sürdü.
Daha sonra bizi Roma aktarmalı Lizbon’a götürecek uçak
firmasının bankosuna doğru hareket ettik. Bankoya geldiğimizde beklediğimiz
yerin yanlış olduğunu anlamamız ise uzun sürmedi. Biz de herkes gibi sıranın
sonuna geçerek check-in işlemlerimizin yapılmasını bekledik. Bagajlarımızı
verdikten sonra ise biz Türk grubu olarak bir ritüeli gerçekleştirdik ve
gazeteci Ertan Filizel’in bizim için özel hazırladığı ciğ köfteleri Atatürk
Havalimanının bir köşesinde afiyetle yedik.
Roma uçağına bindiğimizde ise saat 6.00’dı.
Uçak beklemediğimiz bir şekilde tam vaktinde havalandı ve
bizi Lizbon’a götürmek üzere aktarma durağımız Roma’ya götürdü. Roma
havaalanına indiğimizde ise gruptaki herkes için işkenceye dönen check-in
işlemeleri başladı.
Roma havaalanı alçak tavanlı koridorları ve pasaport
işlemlerinde “Why Lizbon?” diye soran görevlileriyle aklımızda kaldı. Pasaport
işlemlerinde sorduğu soruya bir Leonardo da Vinci Hareketlilik Programı
kapsamında gittiğimizi söylediğimizde ise “Why? Leonardo da Vinci is Italian”
diye cevap aldık.
Roma’da Lizbon uçağı ise yolculuğumuzun son aşamasını
oluşturuyordu. Uçak yolcuğuna artık biraz da alışmıştık. Lizbon’a indiğimizde
ise her şeyi sorunsuz hallettik ve çıkışta bizi karşılayacak Epoca da Futuro
şirketinden Cenan ve Osman Beylerle buluştuk. Bizi arabayla karşıladılar ve ilk
olarak hem şirket hem de dernek merkezi olarak kullandıkları ofise gittik.
Ofiste bizi gereçekten beklemediğimiz bir sıcaklıkta karşıladılar.
Hazırladıkları Türk yemeklerinden oluşan bir yemekte
kendileriyle sohbet etme imkânımız oldu.
Daha sonra kalacağımız yerlere doğru yola çıktık.
Kız arkadaşlarımız başka bir eve giderken bizlerde Lizbon’un
en hareketli ve merkezi yeri olan Ratu’da bir apartman dairesine yerleştik. Burası
yüksek tavanlı, beyaza boyanmış, ikea’dan dekore edilmiş Epoca da Futura’nın AB
projeleri için kullandığı apartman dairesiydi.
Balıkesir Gazeteciler Cemiyetinin projesi kapsamında Portekiz’de
yaşadıklarımızı buradan paylaşmaya devam edeceğiz.
Artılar:
- Ekip üyeleri olarak birbirimizi tanımak için fırsatımız oldu.
- Artık havaalanı geçişlerinde profesyonel olduk.
- Lizbon gibi bir şehirde 1 ay geçireceğiz.
Eksiler:
- Roma havaalanındaki güvenlik
- Aktarmalı uçuşların zorluğu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder